İ.Gökhan Durmaz

İ.Gökhan Durmaz

Siyaset - Etik ve Şehirler

Siyaset, bu kavram zihninde ne çağırıştırıyor olabilir?
Birşeyi tam anlamına yakın tanımlayabilmek için önce o şeyin ne olup ne olmadığı bilgisine de sahip olunması gerekir.

Bu bilme ve fark etme konusunda siyasetin etimolojik tanımına şimdilik girmeyeceğim.

Siyaset ve insan;

İnsan, tek bir birey olarak yaşamını sürdürebilir mi sence?

Bir başına bütün ihtiyacını karşılayabilir mi günümüz popülalitesinde?

İnsanın yalnızken de aslında kendine bir siyaseti vardır yine kendi iç benliğinde:

-Ben kimim, ben neyim ?

Sorularıyla insan, bir nevi kendi kendine içe dönük bir siyaset yapar vicdanının perdesinde, bu tekil siyaset sorgulaması, felsefik bir bireysel sosyolojinin kişisel bir siyasetidir, politik anlamda siyasetten çok uzak bir yaklaşım olarak.

Platon’un öğretisinde, ‘’Ya krallar filozof ya da filozoflar kral olmalıdır.’’ ideal yönetimlerde yani ‘’devlet’’ adlı ütopik eserinde. Her toplumun hamuru farklı olsa da aslında mayaları aynıdır, insan olmak ve insan olma erdemini taşımak, Platon’un geçmişten günümüze bıraktığı eserlerinde yöneticinin nasıl olması gerektiğinin bir çok yerde tanımını yapmıştır ve bu tanımın temelinede etik: yani insanı, özünde iyi bir insan yapan unsurları, değerleri temele almıştır bu deyişlerinde ve tabii toplumun, şimdiki adıyla kamu menfaatinin.

Yaşadığı çağda yönetenlerin genelinin kral olması sebebiyle, yöneticileri kral olarak tanımlamış ve en ideal yöneticinin de filozof erdemi taşıyanlar olduğunu vurgulamış olabilir Platon.

Filozof, zaman ve mekan ne olursa olsun, olaylara şahsi menfaatlerini bulaştırmayan, toplum menfaatini, ‘’bilimsel literatürde buna kamu menfaati deriz,’’ bu kamusal menfaatleri bireylerin, şahısların üstünde tutan insan ve insanlar yönetim sanatının filozofu ve filozoflarıdırlar.

Toplumlar daha müreffeh, daha modern bir yaşama bu filozof erdemi taşıyan yöneticilerle ulaşabilir ve devamlılığı da ancak bu şekilde sağlanabilir.

İçinde doğduğum memleketim, Kırıkkalemiz’in, en büyük sorunlarından birisi ne olabilir dersin?

Yıllardır benim gözlemlediğim, çarpık kentleşme veya da yanlış imar planları kapsamında yıllar sonra ortaya bir sorun olarak çıkan park sorunudur derim.

Yıllar önce şehir dışında bir arkdaşım Kırıkkaleli olduğumu öğrendiğinde şaşırarak sormuştu:

__Kırıkkaleliler neden yolun ortasından gider?

Önce gülümsedim, çok basit bir soruydu bu aslında:

__Şöyle düşün, şehirde kaldırımlar var, normalde bu kaldırımlar insanların yani yaya insanların kullanabilmesi için bırakılmış alanlar; ama sen bu alanlara arabaların park edildiğini düşün..

Nereden yürümek zorunda kalırsın?

__Kaldırımın kenarındaki yoldan.

Arkadaşım hem soruyu sormuş hemde kendisi sorunun cevabını bulmuştu. Bir nevi farkında olmadan Sokratik yöntemi kullanmıştım bu soruya cevap olurken.

Ve aslında bu cevap bir noktada bir şehrin halkının farklı bir şehrin kaldırımında yürürken, kaldırımda bir engel gördüğü anda ona hiç sorgulamadan yolun kenarına inme özgürlüğünü de beraberinde sonuyordu. Bir nevi psikolojik koşullanmanın gereği.

Oysa Kırıkkale’de bu alışkanlığı çözmek o kadar kolay ki temelde, yeni yapılacak her binada binanın statik planına otopark uygunsa otoparklı binaları yapı projelerine ön şart koşup, bu otoparkların yeni yapılarda tıpkı bir mutfağın bir yaşam alanında bulunma zorunluluğunun olması gibi günümüz yeni yapılarında da bu zorunluluğun önemsenmesi ve otopark sorunu olan eski yapılı bölgeler içinde çok katlı ve duvarsız açık otoparkların projelerinin yapılıp düşük ücretlerle vatandaşların hizmetine sunulmasıyla hayata geçirilmesi bu sorunu ortadan çok çok uzun vadede kaldıracak en basit çözümdür.

Birde uzun yıllardır kafamda yer kaplayan bir düşünce: Zafer Caddesi ve Bankalar Caddesi’nin araç trafiğine tamamen kapatılıp, bu caddelerin tamamen yaya trafiğine uygun şekilde peyzajlandırılması fikri, bu fikri hayalimde canlandırmam hiç zor olmuyor o caddelerde her yürüyüşümde.

Tabii yapmak isteyip nasıl yapacağını bilen bir insan için bu çözüm. Çözmek isteyen ve çözmek için düşünüp, düşünce üretip; sonra da bu düşünceyi uygulayanın önünde hiç bir engel de engel olarak kalamaz asla özünde.

Yapmak isteyenin, yapmak için hayal edip bu hayali gerçekleştirmek için çaba gösterip sonunda başarısız olduğu birşey var mıdır dersin?

‘’Elleri ile çalışan insan işçidir, elleri ve kafasıyla çalışan insan ustadır, elleri, kafası ve yüreği ile çalışan insan sanatkârdır.’’ Johan Wolfgang von Goethe

Yönetim Sanat’ının Sanat’kârları..

Güzel Kırıkkalem aslında öyle güzel bir konumda ki:

Türkiyemiz’in konumu nasıl ki kıtalar arasında bir köprü vazifesindeyse, aynen o şekilde Kırıkkale’de, Türkiye’de Doğu ile Batı’ yı, Kuzey ile Güney’i hem ayırıp hemde birleştiren karayolları ile değerli bir öneme sahiptir özünde.Otuzdan fazla ili birbirine bağlar kara ulaşımında.

Hiçbir doğal veya coğrafik albenimiz olmadığını varsayalım ki aslında var, bu durumda bile Kırıkkale’yi sırf ulaşım için kullanan yabancılar için bir cazibe merkezi haline getirmek o kadar kolay ki, tabii dediğim gibi yapmak isteyene ve projeler üretebilene.

Kırıkkalemiz’in ilçelerinden olan Keskin’in tarihi varlığı Keskin adıyla olmasa da aynı coğrafya yani Keskin ilçemizin şuan ki coğrafyası ‘’Paleolitik Çağ’’ yani taş devri dönemlerine kadar inmekte, yani bu şu anlama da geliyor, henüz yer yüzünde insanlık taş devrini yaşıyor ve günümüz zamanında birçok ülke topraklarında henüz insanlar bugün ki gibi yaşamazlarken Keskin ilçemizde insanlar yaşıyordu diyebilmek bu.

Ve sadece o eski taş çağları değil, gerek Romalılar, gerek Hititliler, gerekse de hala varlığının bilimsel kanıtlarına ulaşmadığımız bir çok uygarlık şuan bizim yaşadığımız coğrafyada yaşamışlar geçmişte ve bu coğrafyada varlıklarının kanıtlarını bırakmışlar. Bu varlık izleri bugün bütün dünya için değerli izlerdir insanlığın tarihinde.

Sadece bu kültür mirasına, bu kültürleri ortaya çıkartacak çalışmaların ışığında, bu çalışmalara önem verip, Kırıkkale’yi dünya çapında marka bir şehir yapmak hiç zor değil sahip olduğu bu doğal unsurlarıyla.

Zaman ve emek isteyen bir süreç bu eksiklikleri gidermekte ve bu süreçte kafa yoracak liyakat sahibi kadroların olması tek şart, yani eksikleri fark etmiş, bu eksikleri gidermek için projelerini üretmiş ve projeleri gerçekleştirmek için uygun zamanı ve yetkiyi bekleyen yöneticilerle.

Tarım ve sanayi kısmına hiç değinmeyeceğim, bu alanlar, bu yatırımlar yapılması zorunlu hususlar, gençliğimizin kültürel anlamda beslenmesini sağlayacak projeler, eğitime vereceği değer ve gençlere sunacağı fırsatlarla Kırıkkale bir Cumhuriyet şehridir.

Bir Cumhuriyet Şehri Kırıkkale

Kırıkkale Üniversitesi bölümleri arasında arkeoloji bölümü yok diye biliyorum; yani şehir bu şekilde insanlığın medeniyetinin bir beşiği konumundayken dünyada, bu şehirde arkeoloji bölümünün olmaması da beni üzen bir husus.

Ve şuan yazmadığım daha o kadar çok zenginliğimiz varki aslında Kırıkkalemiz’de, onlarada zaman zaman bu ve bu gibi yazılarımla yer vermekten mutluluk duyacağım.

Son olarak rahmetli Barış Manço’nun 90’larda Kırıkkale’de yaptığı çekimleri izledim geçen günlerde ve o kadar duygulandım ki... Barış Manço’nun şehri yani Kırıkkalemiz’i gezdikten sonra yaptığı bir yorumda rahmetli Barış Abim:

__Kırıkkale 2000’li yıllarda büyük şehir olabilir.. Diyor.

Zira 1990’da Barış Manço Kırıkkalemiz’e geldiğinde şehir tabelamızda nüfus 320.700’ ü göstermektedir. 2023 verilerine göre şehrin nüfusu: 285.744’tür.

Gerekli yatırımlar yapılıp şehir küçük bir çanağa sıkışmaktan kurtuduğunda şuan olan monotonluktanda şehir tamamen kurtulacaktır.

Aynı kısa belgeselde Barış Abi, ‘’Bir koyundan iki post çıkmaz.’’ deyiminin de bu coğrafyadan çıktığını vurgular. Yani bu özdeyiş bizden insanlığın kulağına bir küpedir.

Aslında sanatçılar ve iş adamları konusunda da Kırıkkale ülkemiz için önemli bir şehirdir. Bir sonraki yazımda Kırıkkalemiz’den çıkan ünlü isimleri ve iş insanlarını kaleme alabilirim.

1990’da Barış Manço’nun yapımcısı olduğu kısa belgeseli izlemek isteyenler için:

‘’Barış Manço ile Dere Tepe Türkiye: Kırıkkale 1990’’ şeklinde aratarak bulabilirsiniz bu videoyu.

Yaklaşan yerel seçimlerde Kırıkalemiz’in bir kültür, sanayi ve turizm şehri olduğunu bir kaç sene içinde görmemiz dileklerim ve sevgilerimle.

Siyaset Bilimi - Kamu Yönetimci ve Yazar - İ. Gökhan Durmaz (Karanlık)

Bu yazı toplam 63 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İ.Gökhan Durmaz Arşivi