Müteahhitler, ne güzel inşaatlarınız var. Ne güzel 3+1, 4+1’lerimiz var. Üç ayda, beş ayda koca koca binaları dikiyorsunuz. Allah hayırlı eylesin. Allah satışınızı mübarek eylesin. Bu binalara sonradan yani inşaat başlarken aldığınız yer altı ve elektrik şebekesi için yolları kazıyorsunuz, suyunuzu, pis su giderlerinizi, kanalizasyon giderinizi hallediyorsunuz. Tamam iyide, bire Allah’tan korkmazlar, utanmazlar o açtığınız çukurları gelişi güzel kapatıyorsunuz. Toprak bir gün sonra çöküyor.
Asfaltlar kazılmış, gelen geçen arabalar langırt lungur geçiyor. Siz rahat mısınız? Biz rahat değiliz, her langırt lungurtda ağzımızdan çıkanı bilemiyoruz. Betonun mu yok? Bir el arabası beton atsan elinde mi kalır, yoksa iflas mı edersin? Oradan geçen arabaların ön takımları ne oluyor biliyor musun? Biliyorsun da işine gelmiyordur. O arabalar milli gelirlerimizle meydana gelen üretimlerimizdir. Ne hallerde alındığını araç sahipleri biliyor. Senin gibi kazançları yok, alın terleri var.
Gelelim Kırıkkale Belediyesi’nin görevli olan masasındaki yiğit kardeşlerime. Niye takip etmiyorsunuz? Hiç mi o yollardan gelip geçmiyorsunuz? Hiç mi arabanız langur, lungur diye hendeklere düşmüyor mu? Düşüyor da müdahale etmiyorsanız yuh olsun size, yok gücümüz yetmiyor diyorsanız yine yuh olsun. Bizler sizlere görev verdik, bizi Kırıkkale’yi idare edin diye. Kısaca bu yazımda vurdumduymazlara, yani Müteahhitler, belediyedeki asfaltla ilgili masa başındaki güzelim memurlara sesleniyorum. Sizde Allah korkusu yoksa insanı sevmede yok derim. Ve devam edin kırmaya, arabaların langır lungunu dinlemeye. Bağlarbaşı Etiler, Kaletepe velhasıl her yer, şehrin her yeri bu rezilliklerle baş başa. Selam olsun görevini tam yapanlara.