Men bende-i kur’anem eger can darem
Men hâk-i reh-i muhammed muhtarem
Eger nakl kuned cüz in kes ez güftarem
Bizarem ez u vez an suhen bizarem
Yani;
Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
Ben, Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da şikayetçiyim, o sözden de şikayetçiyim
Hz. Mevlana’yı tanımaya çalışırken, göz önüne almamız gereken en önemli hususlardan birisi: O’nun “Kur’anın sadık bir talebesi ve hizmetkarı, Hz. Peygamberin sallallahu aleyhi vesellemin varisi ve talebesi” olduğu gerçeği dikkate alınarak anlamaya çalışılması gerektiğidir.
Hazret-i Peygamber’in yolunun tozu-toprağı olmanın ve o yola baş koymanın mânâsı, bir ömür Efendimiz’e aşk ile bağlı kalmak ve her hususta O’nun sünnetine tâbî olmak demektir.
"Mevlana'ya göre tasavvuf; tembellik, miskinlik değil, çalışma, gayret, kazanma, paylaşma, cömertlik ve infaktır. Sadece ibadet ve zikir değil, emr-i bil maruf ve nehy-i ani'l münker yolunda iyiliğin hakim olması için gayret göstermektir."
Mevlânâ, eserlerinde, peygamberlere, onların mücadelelerine ve ahlâkî güzelliklerine sıkça temasta bulunur. O, Kur’ân’da adı geçen hemen hemen her peygambere şu veya bu yolla değinir. O, Hz. Peygamber’i anlatırken ağırlıkla Kur’ân’a, hadislere, tarihî olaylara ve rivâyetlere dayanır. Rûmî, bu malzemeyi, derin aşkının şiirsel ifadelerini de katarak zengin bir anlatımla değerlendirir. Onun, eserlerinde, peygamberimizi en çok, sırasıyla Ahmed, Muhammed, Mustafa, Peygamber, Rasul, Ahmed-i Muhtâr, Nebî, Allah Elçisi, Peygamberler Ulusu, Sultan, Padişah ve Yâsîn adlarıyla andığını ve anlattığını görürüz.
Her türlü kemale erişi aşkta görmesinden olsa gerektir Hazreti Mevlana’nın bütün eserleri aşka dairdir. Zira aşk hayatın aslıdır, özüdür. Kainatın yaratılış sebebi aşktır. Varlık alemlerinin yaratılmasındaki yegane maksadın, Cenab-ı Hakk’ın Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimize duyduğu sevgi olduğu belirtilir.
“Muhabbetten Muhammed hasıl oldu, Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl”
AbdulSamet Çelik