Kırıkkale Üniversitesi Meslek Yüksek Okulları Koordinatörlüğü (MEYOK) tarafından Cumhuriyetimizin 100. Yılı münasebetiyle “Türkiye’nin 100’ü Sensin” konulu etkinlik düzenlendi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ KURULDU
Mavi Salon’da yapılan programa Meslek Yüksekokulları Koordinatörü ve Kırıkkale MYO Müdürü Doç. Dr. Özgür Selvi, Keskin MYO Müdürü Doç. Dr. Alper Gürer, Hacılar Hüseyin Aytemiz MYO Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ali Osman Er, Adalet MYO Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Cengiz Arıkan, Sağlık Hizmetleri MYO Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Murat Gökgöz, Delice MYO Müdürü Öğretim Görevlisi Nursal Koca, Fatma Şenses Sosyal Bilimler MYO Müdürü Öğr. Gör. Tuncay Erduran, Yahşihan Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Cemil Şerbetçioğlu, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program MEYOK Koordinatörü ve Kırıkkale MYO Müdürü Doç. Dr. Özgür Selvi’nin açılış konuşması ile devam etti. Doç. Dr. Özgür Selvi, “Bugün burada bulunma sebebimiz, Cumhuriyetimizin 100. Yılı. Hem geçmişle hem de gelecekle bir bağımız var ve bu bizim için çok önemli, bir dönüm noktası diye düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, üzerinden 100 yıl geçmiş ve ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu ikinci yüz yıla tanıklık ediyorum. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Muhtemelen ben bu yaşta heyecanlanıyorsam sizler daha çok heyecanlanmışsınızdır diye düşünüyorum bütün öğrencilerimiz adına. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Jeopolitik konumunu haritayı açıp bakınca görebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti üç bin yıllık tarihi olan bir devlet. Kendisinden önce de yine birçok Türk devleti kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti bugün bu devletlerin modern temsilcisidir. Bu açıdan baktığımızda bu devlet gerek konumu itibariyle gerekse de geçmişe bir şekilde rol biçmiş, geçmişi dizayn etmiş ve geleceği bu vizyonla bakabilme özelliğine sahip önemli bir ülke. Sizin yaşlarınızdayken ben hep şöyle düşünürdüm: Biz neden batıdaki ülkeler kadar rahat değiliz diye düşünürdüm. Arkadaşlar bir şeyleri düşünürken kapsamlı düşünmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu devletin vatandaşı olarak bizlere biçilen rol, dünyaya nizam verme rolüdür. Bizim rolümüz sömürme, kesip biçme rolü değil; bizim rolümüz dünyaya nizam verme. Dünyanın her yerine inancımızı, kültürümüzü götürme rolüdür bize biçilen. Dünyada nerede bir karışıklık varsa biz rolümüzü yerine getiremediğimiz içindir. Geçmiş yüzyıl bizim için çok da istenilen şekilde olmasa da bir imparatorluktan bir devlete dönüştük çok şükür Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu” şeklinde konuştu.
BAYRAK DEVLETLERİN KİMLİĞİDİR
Açılış konuşmasının ardından İletişimci ve Yazar Sedat Servet Hocaoğulları’nın “Türkiye’nin 100’ü Sensin” konulu söyleşisine geçildi. Hocaoğulları, “Bayrak devletlerin kimliğidir. Dolayısıyla Birleşmiş Milletlere, NATO’ya bir savaşa Avrupa Birliği Üyeliğine, bir Şangay’a üye olmak, katkıda bulunmak ya da dünyanın bir parçası olmak istiyorsanız dünya size kimlik sorar. Devletlerin dünyada var olabilmesi için bir kimlik okutması gerekiyor. Bayrak dediğimiz şey tam da budur. Cumhuriyetin 100. Yıl vesilesiyle gelin bu bayrağa bir başka gözle bakalım istiyorum. Bu Türk bayrağını, herhangi bir dünya optik okuyucusuna tuttuğunuz zaman dünya böyle okuyor. Kurtuluş savaşı döneminde kanımızdan akan o renk ve hilal uğruna verdiğimiz şahadet ve gazilik olarak 1923 yılında kurulmuş bir Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak okuyor dünya bizi. Biz dünyanın gelmiş geçmiş en büyük tarihi yürüyüşü yapan bir milletiz. Dünya bunu asla unutmadı unutmayacak. Birileri hala bu Türk bayrağına baktığında bu bile yaşamamalı diyorsa bunun ana sebebi bu” diye konuştu.
BÖLÜNMEYİN İLERLEYİN ÖDEVİ
Hocaoğulları, “1923 yılından sonra Gazi Mustafa Kemal, büyük savaş deneyiminden sonra, cumhuriyeti kurduktan sonra şöyle bir problemle karşılaştı. Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923 yılında ateşli cumhuriyet konuşmasını yaparken aklı ve kalbi tedirgindi. Çok ciddi bir sosyolojik endişe içindeydi. Neden? Çünkü cumhuriyetin ilan edildiği gün Atatürk’ü dinleyen Türk toplumu ikiye bölünmüştü. Bölünmüş bir sosyolojiye sesleniyordu Gazi Mustafa Kemal ve bu bölünmüş sosyoloji 100 yıldır devam ediyor. Nedir bu bölünmüş sosyoloji? Cumhuriyet kurulduğunda toplumun yarısı şöyle bir fikre sahipti: 3 kıtadan askeri olarak yenildik ve çekildik tekrar 3 kıtaya emredecek askeri bir güce ulaşamayız. Çünkü Osmanlı ordusu dağıldı. Mustafa Kemal Atatürk, bu bölünmüş iki toplumu bir arada nasıl tutacağım diye düşündü. Bu iki toplumu, çatışmaya girmesinler diye ülkeyi gezmeye başladı ve ilk yaptığı şey neydi biliyor musunuz? Kalpak takmak. Kalpak neyi temsil eder biliyor musunuz.? Ayrışma eşiğine gelmiş toplumu birleştirmeyi simgeler. Onun için Gazi Mustafa Kemal, askerken hayatı boyunca kalpağını çıkarmamıştır. 1934’e kadar da kalpaklıdır. Birleşmek adına. Mustafa Kemal Atatürk 1934’e kadar bu toplumu tek vücut olarak tuttu. Gazi Mustafa Kemal iktisat kongresinden sonra Türkiye’yi geziyor ve gittiği her şehre bir ödev veriyor. Ödevin adı: Türkiye Yüzyılı Ödevi. Bursa’ya otomotiv şehri ol ödevi veriyor ve Bursalılar bu ödevi yerine getiriyor; Ankara ya savunma sanayi ödevi veriyor ve ödevini yerine getiriyor. Son olarak Gaz Mustafa Kemal 2 nasihatle aramızdan ayrılıyor: Bölünmeyin ve ilerleyin” ifadesini kullandı. Konuşmasına teşekkür ederek başlayan Kıbrıs Gazisi Abdurrahman Yumuş, “Vatan sevgisini aile sevgisinden üstün tutan ecdadımızın kazandığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı bu kurtuluş mücadelemizin, Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun. Sevgili gençler, bu toprak için, bu vatan için, bu bayrak için çalışmalıyız ve bu vatana sahip çıkmalıyız. Bizler vatansız yaşayamayız, onun için hepinizden tek ricam var : Bu vatana sahip çıkalım” dedi. Konuşmaların ardından Delice MYO tarafından düzenlenen Türkiye’nin 100’ü Sensin Konulu Kompozisyon Yarışmasında dereceye giren öğrencilere hediyeleri takdim edildi.