Kırıkkale Üniversitesi (KKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi tarafından 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü münasebetiyle “Türkiye 100 Yılı Öncesinde 15 Temmuz Darbe Girişimi” konulu etkinlik düzenlendi.
Başkanlığını Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahmut Böyükata’nın yaptığı etkinliğin konuşmacıları Fen Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu ve Doç. Dr. Yakup Şafak’tı. Üniversitemiz Yahya Kemal Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe idari ve akademik personeller katıldı.
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, “Bugün acı hatıraları anmak için bir arada bulunuyoruz. Acılar ve üzüntüler insanları dağınıklığa ve perişanlığa değil; toparlanmaya ve tekrar daha dikkatli ve düzenli olmaya davet eder. Kültürümüzde ve inancımızda bu böyledir Bundan yüz yıl önce İstanbul işgalden kurtulmuş değildi. 6 Ekim günü işgalden kurtulacak. Böyle bir tabloyu bize yaşatanlar bugün de Dünya’da egemen. Çeşitli ülkelerde mevcut olan savaşları ortaya çıkaran işte bu benzer güçler. Ülkemiz için de buna benzer birçok girişimler ve teşebbüsler, eskiyi hatırlatacak haince girişimler olduğu aşikâr. Haince girişimlerin alt yapısında, yani son dönemdeki haince girişimin alt yapısında dini değerlerin kullanılmış olması da bizim için ikinci ayrı bir yara olmuştur ve bugün istismar edilebilen inanç hususunu tekrar gündeme getirmek ve değerlendirmek zorundayız” diye konuştu.
İslam’ın Dünya’ya doğru tanıtılması konusunda Üniversitelere düşen görevlere değinen Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, “Anadolu’nun temsil ettiği sevgi, rahmet, bereket, fedakârlık ve şahsi menfaat olmayan bir dini hissiyat ve düşünce mevcuttur ve bunun devamı ancak bu topraklardan süregelecektir. Bugün öfke, kin, kan örnekleriyle Müslümanlar tanımlanma noktasına gelmiştir. Bütün bunların İslam’ı temsil etmediği ama maalesef bütün Dünya’da İslam diye anlatıldığı örnekleri sizler televizyonda izliyorsunuz Bütün bunların telafisi ve fikir bazında çürütülmesi Türkiye’deki bilim adamlarının, sosyal bilimcilerin büyük bir sorumluluğu mevcuttur. Dolayısıyla üniversiteler olarak da bizim bu mevcut gözüken tabloyu şiddetle reddetmeye, mazimizden gelen sevgi, merhamet ve hizmet aşkı hissiyatıyla dinin nasıl yaşandığının örneğini gösterme sorumluluğu vardır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, “Anadolu’da büyüklerimiz 200 yıl kadar Haçlı Seferleriyle mücadele ettiler. Anadolu’daki bilge şahsiyetlerin bize bıraktığı merhamet dili, saygı dili. Bu sevgi dilini sürdürürken aynı zamanda Haçlı Seferleriyle mücadele ediyorlardı. Onların düşmanı dosta çevirme mücadelesi vardı. Hz. Mevlana’nın bir sözünde olduğu gibi ‘Çayırda bulduğun çiçeği kimseye verme, düşmana ver’ Çünkü düşmana iyilik yapmak doğrudur. Düşmanlığı gitmese de nefreti azalır. Bizler Millî Mücadele de böyle bir ruhla devam ettik. 15 Temmuz’da sokaklarda, meydanlarda; kimileri duyuruyu alarak, kimileri duyuruyu almadan sokaklara dökülerek fedakârlık gösterdiler. Halkın üzerine tankını süren zihniyet nasıl bir özelliğe sahip? Ayrıca bunun altında dini hissiyatın istismar edilmesi söz konusu olması çok acı” dedi.
Doç. Dr. Yakup Şafak, “15 Temmuz 2016 tarihinde bir darbe girişimine maruz kalan ülkemiz, milleti ve devletiyle omuz omuza mücadele vererek bu hain girişimi bertaraf etti. Birçok insanımız hayatını kaybetti. Hepsine Allah’tan rahmet diliyor, ülkemizin bir daha böyle bir felâket yaşamamasını temenni ediyoruz” diyerek konuşmasına başladı.
Ardından Türk Milleti’nin İslâm Medeniyeti dairesine girişlerini, benimsediği itikâdi yolun esaslarını ve tasavvuf kültürünün önemini örneklerle anlatan Doç. Dr. Yakup Şafak, “Görüldüğü üzere kendini tamamıyla Hak ve hakikate adama yolu olan; samimiyeti, fedakârlığı, dürüstlüğü şiar edinen bir yaşam biçimini bu toplum, başından beri benimsemiş ve yüzyıllarca onu yaşatmıştır. Bu asil anlayış, birlik ve beraberlik içinde, iyi ve kötü günde, bir arada, dayanışma ile yaşamamıza çok önemli katkıda bulunmuştur. Bu erdemle yolun hakikatini kavrayamayan, onu benimsemeyenler ise şekilciliğe, fayda ve menfaatçiliğe düşmekten, küçük hesaplar peşinde olmaktan kurtulamamışlardır. Kendini Allah yoluna adayan insanlar, arz edilen tarihi misyona riayet ettikleri sürece toplumda hakem rolünü oynamışlar, barış ve kardeşliğe yardımcı olmuşlardır. Sonuç olarak böyle zengin ve derin kültürün mirasçıları olan insanların, bu hallere düşmesi, az bir bilgi ve duygu elde edip etrafından ilgi görünce kurtarıcı rolüne soyunmaları, affedilecek hatalardan değildir. Onun için Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve sükûnu bozacak bu tür afetlerden bizleri koruması için Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunuyoruz” dedi.
Program toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.