Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iştirakiyle Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Hak-İş) 15. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temmuz ayında yapılacak zamla en düşük memur maaşının 22 bin TL’yi bulacağını açıkladı.
KAYNAK: ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI
Genel Kurul’da konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Temmuz ayında memurlar için yapılacak maaş düzenlemesine ilişkin şunları kaydetti:
“Şimdi önümüzde memurlarımızın maaş düzenlemesi var. Yasaya göre memurların maaş artış oranları Ocak ve Temmuz ayında belirleniyor. Biliyorsunuz memura verilen maaş zamlarında enflasyon farkına ilave olarak refah payı artışını biz getirdik. Daha önce böyle bir uygulama yoktu. Sene başında kamu görevlilerinin maaşlarına yüzde 13,5 oranında refah payı ilave ederek toplamda yüzde 30 oranında zam yapmıştık. Böylece 2002 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını reel olarak yüzde 136 artışla yaklaşık 12 bin liraya çıkarmıştık. Şimdi Temmuz ayında bir adım daha atıyoruz. En düşük memur maaşını en düşük kamu işçisinden aşağı kalmayacak şekilde düzenleyeceğiz. Kamu işçilerinde olduğu gibi en düşük maaşı yine 15 bin liraya çıkartarak üzerine de enflasyon ve refah payı olarak benzer bir artış yapacağız. Böylece en düşük memur maaşı da 22 bin lirayı bulacak. Memur maaşlarındaki bu artışlar otomatik olarak emeklilerine de yansıyacak. Bakanımıza yasal tarih olan Temmuz ayına kadar bu çalışmanın tamamlanması için gereken talimatları verdim. Ücrette adaleti ve çalışma barışını korumakta kararlıyız. Kanuni düzenleme gerektirdiği için yeni yasama döneminde atacağımız bir başka adım da birinci dereceye geldiği halde 3600 ek gösterge alamayan memurlarımıza yönelik olacaktır. Birinci dereceye inen ve şartları tutan tüm memurlarımızın 36oo ek gösterge hakkından yararlanabilmesini sağlayacağız. Memurlarımız gönüllerini ferah tutsun. Müsterih olsunlar. Bize güvenmeye, hükümetlerine inanmaya devam etsinler. Biz hiçbir çalışanımızın hakkını yemeyiz, yenilmesine de izin vermeyiz.”
Örgütlenme, sendikal haklar, işçi sağlığı ve güvenliği noktasında çok önemli adımlar attıklarının altını çizen Erdoğan, “Çıkardığımız iş sağlığı ve güvenliği kanunu bu alanda yapılan tarihi bir reform maiyetindedir. Sosyal Güvenlik Kurumlarını tek çatı altında toplayarak özellikle sağlık alanında herkesin aynı kalitede hizmet alabilmesini temin ettik. Ücretler konusu en hassas olduğumuz alanların başında geldi. Biz göreve geldiğimizde asgari ücret 184 liraydı. Dolar olarak söyleyecek olursak 126 dolara tekabül ediyordu. Bugün asgari ücret 8 bin 500 lira oldu. Dolar bazında bakarsak yaklaşık 440 dolar. Hükümetlerimiz döneminde asgari ücret ve diğer ücretlerdeki artış sadece rakamsal değil reel olarak da alım gücünü kat be kat yükseltmiştir. Yola çıkarken çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz demiştik. Son 21 yılda bu sözümüze hep sağdık kaldık. Küresel ekonomik görünüm veya Türkiye’nin mali şartları ne olursa olsun çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik” diye konuştu.
Emeklisinden memuruna, engellisinden şehit yakını ve gazilere kadar toplumun tüm kesimlerinin yanında olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomimiz büyüdükçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin tamamının hak ettiği payı almasını sağladık. Hatta ülkemizin yaşadığı ciddi sıkıntılara, tabii afetlere, küresel ekonomik krizlere, bölgemizdeki çatışmalara rağmen bu hassasiyetimizi koruduk. Örneğin, covid 19 salgını döneminde önceliğimizi insanımızın sağlığıyla birlikte işini de korumasına verdik. Ülkemize kontak kapattırmak isteyenlere fırsat vermedik. Aynı tavrı Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği küresel ekonomik krizde de gösterdik. Geniş bir yelpazede verdiğimiz destek ve teşviklerle çarkların kesintisiz dönmesini sağladık. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyümeyi asla ihmal etmedik. Bu modeli uyguladık. Düşük faiz politikamızla da üretimi ve yatırımı teşvik ettik. Dünya yüksek faiz peşinde koşarken biz faizi sürekli düşürmenin gayreti içerisinde olduk ve 8,5’e kadar düşürdük. Yatırım yapması gerekenler gelsin yatırım yapsın diye. Çünkü yatırım olursa istihdam olacaktır. İstihdam olursa işsizlik yavaş yavaş azalacaktır. Bütün bunun olumlu neticelerini ihracat ve istihdam başta olmak üzere pek çok alanda gördük” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, en düşük emekli maaşını 7 bin 500 TL’ye, bayram ikramiyelerini de 2 bin TL’ye yükselttiklerine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
“Bu rakamın üzerinde ücret alan emeklilerimizin durumlarını da iyileştirecek bir çalışma yapıyoruz. Yeni meclisin açılmasıyla 7 bin 500 liranın üstünde emekli maaşı alan vatandaşlarımızı da inşallah sevindireceğiz. Çalışanlarımıza verdiğimiz en son müjde önceki gün imzalanan kamu toplu iş sözleşmeleridir. Yapılan protokolle yaklaşık 700 bin kardeşimizin hem en düşük ücretini yükselttik hem de üzerine refah payı dair yüzde 45 artış yaptık. Böylece en düşük kamu işçisi ücretini yaklaşık 12 bin liradan 21 bin liranın üzerine çıkardık. Bu toplu sözleşmenin kamu işçilerimize ve kurumlarımıza tekrar hayırlı olmasını diliyorum.”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise, kamu işçileriyle toplu sözleşmenin imzalandığını anımsatarak, “Türkiye kamu çalışanları açısından bugüne kadar gerçekleştirilen en yüksek düzeydeki sözleşmeyi imzalamış olmaktan dolayı bahtiyar olduğumu söylemek isterim. Yaklaşık iki yıllık görev süremiz içerisinde çalışanlarımızla ve emekçilerimizle ilgili birçok sorunun çözümüne katkı sağlamaya çalıştık. Bunlar içerisinde benim açımdan da tarihsel olan bir düzenleme var. O da, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıdır. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması diğer yaptıklarımızın hepsinden önemlidir. Ücretleri bugün arttırabiliriz, önümüzdeki sözleşmede de arttırırız ama asgari ücretin vergi dışı bırakılması sadece onunla da yetinmeyip, bütün ücretlerin asgari ücret tutarındaki gelirlerinin vergi dışında bırakılması, vergi alınmaması yapısal bir değişimdir. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin asgari ücret müessesesini kurduğundan bu tarafa gerçekleştirilen en büyük reformdur. Bunu başarmak, bunu gerçekleştirmek bizim için gurur verici olmuştur. Türk Devleti yaklaşık 90 milyar lira civarında bir gelirden vazgeçmiş, bunu emekçilerinin gelirlerine katkı olsun diye emekçilerine bırakmıştır” değerlendirmelerinde bulundu.
Çözülemeyen dosyalardan birinin deprem dolayısıyla Meclis’e intikal ettirilemeyen taşeron işçi meselesi olduğunu belirten Bilgin, şunları aktardı:
“Meclis’e son intikal ettirdiğimiz konu geçici işçiler meselesiydi. Onu da Meclis’te büyük ölçüde çözme imkânı bulduk. Yaptığımız düzenlemeyle geçici işçilere kendi çalıştıkları iş yerlerinde 12 ay çalışma imkânı getirdik. Ayrıca norm kadrolara atanma imkânı getirdik. Bunu yazılı olarak getirdik, bazı genel müdürler veya genel müdürlükler kendilerine göre mevzuatlarına dayanarak bunu dolaşmaya çalışıyorlar. Bunu dolaşacak olanlara açık kapı bırakmadık. Çünkü mevzuat hiyerarşisi içerisinde, hukuk normları içerisinde en üstte olan kanundur. Kanuni düzenlemeyle geçici işçilerin artık bir sorunu kalmayacak hale gelmiştir.”
Bakan Bilgin, sendikal hareketin gelişmesinin Türkiye’nin demokrasisine katkı yapacağına işaret ederek, “Bir ülkede sendikalaşma oranı ne kadar artarsa, demokrasi o kadar kuvvetlenir. Sendikaları olmayan, emekçilerin örgütlenemediği ülkelerde demokrasi zayıf kalır. Çünkü işçiler teker teker bireysel olarak değil ama kolektif olarak bir araya geldikleri zaman siyaset üzerinde bir baskı gücü yaratırlar. Siyaset üzerinde bir siyasal etki alanı yaratırlar ve böylece demokrasi daha katılımcı hale gelir. Bu bakımdan biz sendikal örgütlenmenin önünü açacak bir dizi uygulamayı hazırladık. Bunların içerisinde kapsamlı bir yasa çalışması da var ama o henüz tamamlandı Meclis’e intikaliyle o da hayata geçecek. Şu anda gerçekleştirdiğimiz mevzuatla ilgili düzenlemeler var. Yönetmeliklerle ilgili düzenlemeler var. Yani bizim imzamızla çıkabilecek olan düzenlemeler var. Onlar şu anda uygulamaya sokulacak durumda ve uygulanacak hale geldi” açıklamasını yaptı.
İşçilerin sendikalaşmasını teşvik edecek, sendikalaşma oranını arttıracak düzenlemelerin olduğuna dikkati çeken Bilgin, şöyle devam etti:
“Bunlardan birini de geçtiğimiz günlerde TİSK ile Türk-İş ile Hak-İş ile birlikte düzenlediğimiz birlikte yaptığımız bir toplantıyla Türk kamuoyuyla paylaştık. Beyaz Bayrak uygulaması. İşveren eğer düzgün iş yaptığına inanıyorsa, emekçilerin örgütlenmesine saygı duyuyorsa, düzgün iş yapıyor demektir. Örgütlü iş yeri demektir. Biz bunu Beyaz Bayrakla sembolik olarak işaretleyip, tıpkı denizlerdeki, sahillerdeki mavi bayrak uygulaması gibi, o iş yerlerinin ayrıcalıklı iş yeri olduğunu bizim nazarımızda belirttik. Bu sadece bir Beyaz Bayrak verilmesiyle sınırlı bir olay değil, o işverenlerimize dönük birçok katkı yapacak birçok adımı da kapsamaktadır. Bu adımlardan biri onların ihracat işlemlerinde, onların finansal sağlama konusunda kamunun desteği ayrıca teşvik olarak da doğrudan doğruya da sosyal güvenlik destek primi üzerinden de onları destekleyecek bir adım attık. Bu bizim işverenlerimizin emeğe ve emekçiye, onların örgütlenme hakkına saygı gösterdikleri zaman yaptığımız bir uygulamadır. Onu destekleyecek bir uygulamadır.”
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan da, Hak-İş'in Türkiye ve dünya emek hareketinde aktif ve saygın bir yere sahip olduğunu belirterek, konfederasyonlarının 15. Genel Kurulu dolayısıyla kutlu yürüyüşünde yeni bir kavşakta olduğunu söyledi. Arslan, genel kurula katılımlarından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakan Bilgin’e teşekkür etti.