Eğitim Gücü SEN Genel Başkanı Oğuz Özat, kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasının ardından memurların alım gücünün düşmesi, TÜİK ve Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) arasındaki enflasyon farkları ve adil maaş düzenlemesi gerekliliği üzerine bir basın açıklaması yaptı. Özat, "2025 Ocak ayında yapılacak maaş artışları, yüzde 6 toplu sözleşme zammı ve dört aylık yüzde 4,4 enflasyon farkıyla yüzde 10,40 olarak hesaplanıyor. Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 12,5 seviyesinde açıklansa da, bu oranlar artan yaşam maliyetleriyle baş etmek için yetersizdir. Artışlar, yalnızca geçmiş dönem kayıplarını kısmen telafi etmekte, bugünkü ekonomik kriz koşullarında alım gücünü artırmak bir yana daha da düşmesine neden olmaktadır" ifadelerini kulandı.
"TÜİK, enflasyonu yüzde 2,24 olarak açıklarken ENAG'a göre bu oran yüzde 4,06'dır"
TÜİK'in açıkladığı verilerle, ENAG'ın yayımladığı veriler arasındaki farkın ortaya çıkan sorunun başka bir boyutunu gösterdiğini ifade eden Özat, "Kasım 2024'te TÜİK, enflasyonu yüzde 2,24 olarak açıklarken ENAG'a göre bu oran yüzde 4,06'dır. Yıllık enflasyon TÜİK tarafından yüzde 58,65 olarak belirtilirken, ENAG bu oranı yüzde 86,76 olarak duyurmuştur. TÜİK'in açıkladığı düşük oranlar, çalışanların hak ettiği maaş artışlarını engellemekte ve piyasa gerçeklerini görmezden gelmektedir. Çarşıda-pazarda karşılaşılan fiyatlar ve halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılar, bu verilerin gerçeği yansıtmadığını açıkça ortaya koymaktadır" şeklinde konuştu.
"Bir öğretmenin maaşı temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaktadır"
Özat, "Artan kira oranları, açlık sınırının 20.561 TL'ye, yoksulluk sınırının ise 66.976 TL'ye ulaşması, memur maaşlarının bu seviyelerden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Eğitim çalışanları, hayatlarını idame ettirmek için temel harcamalarını bile karşılayamaz hale gelmiştir. Mevcut maaş düzenlemeleriyle bir öğretmenin maaşı bırakın refah seviyesini, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaktadır. Üstelik, 2025 yılı için belirlenen yüzde 43,93 oranındaki vergi artışı, memurların sırtına daha fazla yük bindirerek gelirlerini daha da eritmektedir. Bu koşullarda, refah payı talebi sadece ekonomik bir ihtiyaç değil, eğitim çalışanlarının onurunun korunması açısından toplumsal bir zorunluluktur. TÜİK'in gerçeği yansıtmayan verilerine dayalı maaş artışları, bir çözüm değil, daha büyük sorunların habercisidir. Hükümetin, toplumun temel taşları olan eğitim çalışanlarına karşı sorumluluğunu yerine getirerek, gerçekçi ve adil bir maaş düzenlemesi yapması gerekmektedir. Memurun alım gücü eriyip tükenirken, taleplerin görmezden gelinmesi kabul edilemez bir ihmaldir. Eğitim çalışanlarının hak ettiği refah seviyesine ulaşması için acil adımlar atılmalıdır" değerlendirmelerinde bulundu.