85. Yılında Rahmet, Minnet Ve Fatihalarla Anıyoruz
Türkiye Kamu-Sen Kırıkkale Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Abdullah Yücel Karabacak ülkemizin kurucusu, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle 10 Kasım’a ilişkin basın açıklaması yaptı.
Dehası Asırları Aşan, Emsalsiz, Yenilikçi Lider Atatürk’ü Özlem ve Minnetle Anıyoruz.
Türk kurtuluş mücadelesinin mimarı, devletimizin kurucu lideri Büyük Atatürk’ü ölümünün 85’inci yılında özlemle anıyoruz. Ömrünü Türk topraklarının bütünlüğüne, kuruluşunun ardından da devletimizin bekasına vakfetmiş, gerek kararları gerekse dahice geliştirdiği stratejiler ile Türk milletine eşine nadir rastlanan zaferler kazandırmış, ekonomi, eğitim, sağlık, hukuk, bilim, kültür ve daha nice alandaki kalkınma hamleleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çağdaş dünyada itibarlı bir konuma taşımış, dehası asırları aşan, emsalsiz, erdemli ve yenilikçi lider Atatürk’e minnettarız. O’nun açtığı yolda yürütülen şeref mücadelesiyle Türk milleti makûs talihini yenmiş, sömürgeci, hegemon ve dayatmacı anlayışların karşısında muallaklığa yer olmadan cesaretle durmuş, muasır değerleri de yanına katıp, medeniyete uzanan aydınlık yolun kapısını açmıştır.
Bağımsızlık Atatürk’ün karakteriydi. “Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunmasının ancak ve ancak tam ve kat’î mânasiyle millî egemenliğin kurulmuş bulunmasına bağlı” olduğunu dile getiren Atatürk, milli egemenlik, milli irade ve demokrasiyi her şeyin üstünde tutuyordu. Millet egemenliğinin Cumhuriyetle taçlandığı topraklarımızda, Türk milleti vatanına ve devletine yüksek sadakatinden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Bugün Cumhuriyetin 100. yılını övünçle idrak ederken, Atamızın emaneti mukaddes Cumhuriyetimize, Cumhuriyetle bezenmiş ideallerimize gövdemizle, ruhumuzla, akidemizle sahip çıkıyoruz.
***
Sadece Türk yurdunun hürriyeti ve siyasi istikbali değil, eğitimi de merkezine alan Atatürk, kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak gördüğü bu alandaki başarıları çok önemsiyordu. Bu nedenle eğitim seferberliği başlattı. Kurtuluş Savaşı devam ederken, 1. Maarif Kongresi’ni düzenledi. Maarif Kongresiyle eğitim alanında gelecek on yıllara tutulacak projeksiyon belirlendi. Diğer yandan 3 Mart 1924’te Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun çıkarılması, 1 Kasım 1928’de Harf İnkılabının gerçekleştirmesi, Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması, 1933 yılında İstanbul Üniversitesi’nin ve 1935 yılında da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin açılması da eğitimli birey hedefine ulaşmada öncü rol üstlenen, eğitim dinamiklerini canlı tutan yeniliklerdi.
Eğitimin niteliklerine kafa yoran, bu yönde yapılan çalışmalara bizatihi katılan, “Geometri” kitabını yazarak, geometri terimlerine Türkçe karşılıklarını veren, kara tahtanın başına geçen Başöğretmenimiz Atatürk için özveri, üretkenlik, yaratıcılık gerektiren öğretmenlik mesleği ayrı bir öneme haizdi. Büyük devlet olma ve varlığını sürdürmenin yapı taşlarından birisinin “eğitim” ve “eğitimli bireyler” olduğunu çok iyi bilen Atatürk; fikri hür, vicdani hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi merkezine alan eğitim sürecimizin biricik öğesi öğretmenlerimize güvendi, onlara yüksek sorumluluklar, çetin görevler yükledi. Atamız, sadece bilgisiyle değil, aynı zamanda tutum ve davranışları, hayat karşısındaki duruşuyla da öğrencilerine ayna olan muhterem öğretmenlerimizin statüsünü, itibarını artırmak için yoğun çaba gösterdi.
***
“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir!” demişti Atatürk. Etten ve kemikten Atatürk, bundan 85 yıl önce toprağa düşse de, payidar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, tek devlet ve tek millet idealini, bağımsızlık şuurunu temsil eden Atatürk hala yaşıyor.
Hiç akıldan çıkmamacasına bilinmelidir ki Atamız; Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’den, Anadolu’nun kapısını Türklere açan Alparslan’dan, İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet’ten, Cihan hâkimi Kanuni’den devraldığı tarihi, sosyal ve kültürel birikimi koruyan ve yaşatan önderimizdir.
Kutlu emanetleriyle, ölmez fikirleriyle, milli davaya sarsılmaz inancıyla O, aslında biziz. Hepimiz Atatürk’üz!
Yani Atatürk;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğünün,
Varlığını Türk varlığına emanet edenlerin,
Hürriyet ve istiklal karakteri olanların,
Millet egemenliğini elinde bulunduranların,
Ebedi Türk varlığına inananların,
Büyük Türkiye ülküsünün ete kemiğe büründüğü isimdir.
Atatürk aslında “biz” olduğumuz için, O’na yönelik saldırılar hiçbir zaman durulmuyor. Asıl hedef; milli kimliğimiz, milli devlet yapımız, milli varlığımız ve kurucu değerlerimizdir.
Bir kısım gaflet ve hıyanetle hemhal olanlar çok iyi biliyor ki; Türk milletini birbirine yapıştıran, kenetleyen kurucu değerlerimiz zarar görürse, işte o an Türk milleti de bir yıldız gibi söner. Bu nedenle emperyalist uşaklar, Haçlı zihniyeti, kılıç artıkları dört koldan Atatürk’ün mümtaz hatırasına, menkıbevi kişiliğine saldırıyor, O’nun ilke ve inkılaplarını, getirdiği yenilikleri yeriyor, Cumhuriyet Bayramını kutlarken dahi adını anmıyorlar.
Ama ne yaparsa yapsınlar güçleri yetmiyor, yetmeyecek.
Atam;
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilse de, bütün tersanelerine girilse de, bütün orduları dağıtılsa da ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilse de birinci vazifemizin, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmak olduğunu biliyoruz. Bu nedenledir ki, rahat uyu! Biz ebedi nöbetteyiz.
Bu vesileyle; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlanışının 85. yılında rahmet, minnet ve Fatihalarla anıyoruz. Ruhu şad olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.